15 Ocak 2007

Pazar kahvaltısı

Saat çaldı sabah. Saat bu tabi, birisi kurmuş olmalı ki çalsın, yoksa ne diye gereksiz sesler çıkarsın. Ama oksijen eksik. Önce bir nefes almak lazım. Ciğerler. Evet, evet, ciğerlerim onun için orda. OOOOOOooooooooh, oksijen tamam. Su. Su içmem lazım, yataktan çıktıktan hemen sonra bunu yapabilirim, her şey sırasıyla.

Saat hala çalıyor, çok gereksiz bir detay gibi görünse de onun sesini bir kere duyduktan sonra, kendisine bölüm sonu canavarı gibi bakabiliyor insan, özellikle aynı saati 15 senedir kullanınca. Tabi saatin tepesine birisi bir tuş koymuş yaratıcı bir şekilde. Bastım, evet ses kesildi. Çok güzel adım adım gitmek lazım hayatta. Su, sürahide. Şimdi bir de bir ağrı var başımda ama. Görüntüde de var biraz bulanıklık. Sürahi, bardak, ağız, su. Evet yavaş yavaş geliyor bir şeyler. Bugün pazar. Tamam, pazar kahvaltısı, aile ziyareti zamanı, demekki saat bu yüzden kurulmuş, tahminlerime göre saati kuran kişide yüksek ihtimalle benim. Tabi ev populasyonu oldukça az düşününce, benden başka birisi olduğunu sanmıyorum, varsa da süper saklanıyor olması lazım.

Saat 9 buçuk. Tuvalet, yüz yıkama, giyecekler ve sokağa çıkma, bunlarıda belli bir sırayla halletmem lazım, sırayı karıştırırsam çok tehlikeli olabilir. Uyku, evt burda da bir eksiklik var. Gece, uzun, müzik, rakı, bira, güzel. Evet, baş ağrısıda tamam o zaman. Taksi, ev, gece 5. Uyku da burdan tamam. Kahvaltıya ulaşmam lazım. Yan mahalleye göç ediyorum. Ama hala bir güzellik var kafamda.

Annem, babam, abim, sucuklu yumurta ve çay, boş mideye bire bir. Nasıl da güzel muhabbet ediyormuş insan kafası böyle olunca.

Saati kuran kesin benim, kesin. Diğer ihtimaller oldukça zor görünüyor.

Hiç yorum yok: