frp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
frp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

08 Ağustos 2007

Tarihi Kent

Bu sabah gene uyuyamadığım bir gece ertesinde, salak saçma bir saatte kalkarak, duş, traş, minimalist tostcuk aksiyonlarının ardından işe doğru yöneldim. Aslında işe doğru yönelmedim, zira beni işe götüren tramvayın güzide durağı zıt yönde, bu yüzden aslında durağa yönelmiş oluyorum, ama niyetim işe doğru, bu sebeple bunu göz ardı edebiliriz, yani aslında niyetim de işe doğru değil, manyak mıyım, niyetim de aslında geri evime doğru, ya da ne biliyim hemen yakındaki parka ya da beer garden'a, ne gereği var işe gitmenin... evet işte, işe doğru yöneldim sonuçta.

Dokuz numaralı tram uzakdan yaklaşırken (aslında sadece 100 metre ötedeki köşeyi dönerek geliyor, yani benim en uzak kavramım 100 metre burada), ben de her sabah olduğu gibi zaman çizelgesini inceleyen turistleri inceliyordum, bazen çok güzel turistler oluyor.

Tram kapısı açıldığında son derece kibar doğam gereği, inen insanlara yol verdikten sonra kendimi içeriye doğru attım, attım ve nerdeyse gözüme bir kaç parça tüy giriyordu. Ama girmedi. Olay sonrasında ani bir zoom out yaparak, noluyoruz ulan ünlemimi ağzımdan dışarı salmadan duruma hakim olmak istedim. Gerçekten de tüyler vardı tam suratımın önünde, tüy sonuçta neden heyecanlanıyorsun anlamadım. Sonra anladım gerçi. Tüyler bilumum tahta okların sırtında durmaktaydılar. Bunu kabullendikten sonra önüme döndüm, tavandaki demirlerden birisine tutundum ve tram'in kalkmasını beklemeye başladım.

Kısa bir süre sonra, herhangi bir ortaçağ bilgisayar oyununda olmadığım dank edince, kafamı hiç ilgilenmiyormuş edası ile sağa doğru çevirdim. Hiç başarılı olamadım zira yaklaşık 1 dakika kadar kafamı geri çeviremedim. Evet o tüyler gerçekten de tahtadan okların sırtında durmaktaydılar. Pardon sırtınızda oklar duruyor demek isterken, susakalan insanlar gibi ben de, hemen bu isteğin ardından, kişinin elinde tuttuğu yaya odaklandım. Şimdi tabi aslında yayı olmayan bir insanın bir sürü ok taşıması hiç anlamlı olmayabilir.

Bu er kişinin en güzel yönü ise, bu enteresan objeleri, onun bunun işe giderken sırt çantasını, dizüstü bilgisayarını taşıması gibi taşıyor olmasıydı. Son derece rahat bir şekilde, tek eli yayında, tek eli tram'in demirlerinde, sırtında okları ile. Sonradan ufak ufak açıldıkça farkettiğim ise, yayın tamamen basit bir şekilde el yapması olmasıydı. Oklarda pro oklar gibi değildi, daha çok çakı ile düzleştirilmiş ufak tahtalara, şanssız bir güvercinin sürtülmesi ile oluşturulmuş bir hali vardı. Okların durduğu çanta deriden, el dikişi ile tutturulmuştu. Üzerindede maksimum sadece yeşil bir t-shirt ve pantolon vardı (evet evet bariz ranger ya da druid).

Onun doğallığı karşılığında neredeyse dönüp, "pardon kardeş savaş hangi duraktaydı? ben buralarda yeniyim de" diyecektim, demedim, desem de anlamayabilirdi çeklerle iletişim konusunda problemlerim var. Ben de sustum onun yerine, ofisimin durağına gelmiştik bile zaten. Prag gerçekten de tarihi bir kent ya dedim kendi kendime. Sonra sıkıcı bir iş gününe başlamak için ofisime yöneldim. (bu noktada doğru oluyor evt, duraktan inince hemen karşımda görebiliyorum ofis durağımı, doğrusal anlamda doğru, düşünün o derece doğru yani)

13 Mart 2007

Geçmişe Saygı

Weezer - In The Garage

I've got a Dungeon Master's Guide
I've got a 12-sided die
I've got Kitty Pryde
And Nightcrawler too
Waiting there for me
Yes I do, I do

22 Ocak 2007

D20 Sallasak

Dün çok uzun zaman sonra tekrar frp oynadık. Ender'in evinde oynamış olmamızda ayrı bir nostalji kattı olaya. Eskiden olduğu gibi eve giden yolu da yürüyerek gittim, sanki 8-9 sene önceki gibi geldi herşey, aynı yol, aynı ev, aynı insanlar.

(ama nasıl yalan, her şey değişik aslında, Ender evli, Cenk göbekli, Erdem hmm o da göbekli, Batu bilemiyorum, Batu 8 sene öncekinden farklı değil sanırım, ben süperim (evt "süperim" herhangi bir değişiklik açıklaması değil, ama blog benim istediğimi yazarım, ayrıca eskidende süperdim, überim hatta))
(parantez açıp kapadıkça kendimi kod yazıyormuş gibi hissettim, hey gidi geçmiş yıllar)
(bir de yazı baya bir anlamsızlaştı gibi hissediyorum sanki, beni hep bu parantezler yaktı. Bu parantezi de inadına kapatmıycam okurken kıl olun.

Eskiden olduğu gibi aynı, toplamda 2 saat ancak oynayabildik, kalan zaman, çay, kahve, cips, dürüm, müzik, ve bilumum saçma ve komik geyiklerle geçti.

...değerli item arayışında ki oyuncu:
-bu yüzüktende daha değerli bir şeyiniz var mı bana göstermediğiniz?
-götüm var götüm

...roleplaying ızdırabı, npc'ye yaranmaya çalışan oyuncu
-büyük büyük büyük babamı beyaz ejderha, şatosunda yemişti.
-aaa ne tesadüf benim ki de aynı sebepten ölmüştü!?!?
-!?!?! acımla dalgamı geçiyorsunuz, hemen çıkın evimden...
-ama biz çelenkte getirmiştik

...cimri büyücü
-circle of death atıcam, yok yok atmıyim, atsammı ki, yok yok atmıyim...

...bazı büyülerin gerçek amaçları
-abi blink büyüsünde, %50 bu dünyada, %50 başka boyutta oluyorsun, böyle hayalet gibi
-kafan güzel oluyor yani??

O değil de, hani bizim bi 20lik zar vardı o noldu?