22 Eylül 2007

Ofis mofis

Güzel bir cumartesi gününde daha seninle ofiste beraberim sayın okuyucu. Enteresan bir cuma gecesinin ardından sabah yataktan fırlayarak ofise gelmek pek eğlenceli değil açıkçası, hayır iş yaptığım da yok, ama yeni versiyonun canlıya alınması sebebiyle burda olmamız gerekiyormuş. Hani bir şeyler ters gidebilir diye.

Açıkçası söylüyorum bir şeyler ters giderse, saniyesinde panik yapıp bağırmaya başlarım. Sonra koridorun başından başlarım koşturmaya ellerimi sağa sola sallayarak, aynı anda bas bariton bir şekilde böğürerek, koridorun sonuna doğru gelince de direkt kafamı mutfaktaki dolaplardan birine koyup, geri sekerek yere düşer bayılırım, mümkün mertebe burnumdan kan akıtarak. Budur. Daha fazlasını beklemesinler benden, cumartesileri ancak bu kadar.

Birazdan Guild Wars açmayı planlıyorum duruma göre.

Ayrıca buralar gene bir coştu okuyucu. Hava son derece şeker, güneşli, öğleden sonra kendimi parka vermeyi planlıyorum tekrar. Herkes bir açıldı saçıldı, iki dakika güneş gördükleri anda mod değiştiriyorlar. Gerçi hava soğukken de pek bir kapandıkları yok bu çocukların.

Prag'daki hayatımın özeti:

Bu yeni bardak tutucu dizaynımızda, hem görselliğe hem de kullanıma özen gösterdik. Adidas havasındaki tasarım, siyah üzerine vurucu açık mavi çizgiler, bir yanında yazan İmparator yazısı ve Bundesrepublik Deutschland damgası ile kendine güvenen genç kesimin stil arayışına cevap verirken, iç bölümünde kullanılan sıvı nitrojen tüpleri, wireless termostatı ile de teknolojide hep bir adım önde olduğunu böğürüyor suratımıza. Her daim buz gibi biranızı bitirdikten sonra, dilerseniz ayağınıza geçirdiğiniz bu bardak tutucusu yakında sitede satışa sunulacaktır.

(Dip not: ayağa geçirme konusu espiri amaçlı yapılmıştır, denemeyiniz, testlerimizde ayağa geçirilen hiç bir bardak tutucu donma sebebiyle geri çıkartılamamıştır, ve deneklerin ayakları bileklerden kesilmek zorunda kalınmıştır!)

Geçen hafta cuma günü gene bir canlıya alınma sebebiyle sabah 5'te uyanarak evden çalışmam gerekti. O saatte kalkmışım zaten kafam bir dünya, ardışıl kahve shot yapıp duruyorum, kahvaltı namına önümde yandan yemiş bir kurabiye, anlamsız kod parçalarına bakıp otururken, birden komşumun evinde radyo açıldı. Sonra Tarkan çalmaya başladı, ev ahalisinin konuşmaları arasında. Bir an gerçekten mavi ekran yedim. Nerdeyim lan ben, ne oluyor burası neresi, Mecidiyeköy'de miyim acaba suallerine cevap ararken sonra şarkı değişti. Arkasından bir Kenan Doğulu şarkısı falan gelse sanırım orda kafayı masaya vururdum. Bu arada bu yazının içeriğinden sanki ben kaçış anlarında kafamı duvara vuruyorum gibi bir şey çıkıyor, yok arkadaşım öyle bir şey, ne alakası var, gelmeyin üzerime, DANKKK..., ah....

4 yorum:

justine_therese dedi ki...

kocaman bir yu-ma-tu teyp ve bütün petek dinçöz kasetlerini toplayıp geliyorum parka bilesin. omzuma alıp dolaşıcam. sakın kafama kurabiye falan atma.

Otaku dedi ki...

Dua et geldiğinde havalar bu kadar güzel olsun :), son iki haftasonudur kendimizden geçiyoruz parkta yayarken.

justine_therese dedi ki...

valla bence siz şimdilik bol bol tadını çıkarın. ben tepemde yağmur bulutumla geziyorum bu ara. sel bile basabilir memleketi.

kip dedi ki...

çok kopuk olmamış mı bu post ehe
böle biri anyaya biri konyaya?

=)