05 Şubat 2007

Eureka Seven

Okur gözlerim doldu, yazıcam dememin üzerinden 213 gün geçmesine gerek kalmadan bir anime kritiği yazıyorum (yalan gözlerim falan dolmadı, ama burnum akıyor her ne kadar alakası yok gibi de görünse de, gerçi onu da göremiyosun). Eureka Seven yaklaşık 2 ay önce izleyip bitirdiğim 50 bölümlük bir seri. Özünde baktığınız zaman, biraz Evangelion, biraz RahXephon kopyası gibi duruyor. Ama ön yargı ile yaklaşmadan izlemek lazım, zira bu bahsettiğim serilerin üzerine düzgün mecha serisi yapmak hayli zor. Hikaye gelecekte geçiyor, gene değişime uğramış bir dünya var, gene insanların yabancı varlıklara karşı savaşmak için kullanmaya başladıkları mechalar var ve hikaye bu çatışma üzerine kurulu gibi gibi gelişiyor demek istiyorum ama tam olarak öyle değil.

Eureka Seven bir konsept serisi, yani bir tarz üzerine kurulmuş, aynen airgear'da ki roller blade ve uçma duygusu gibi, buradada dünyada atmosferde geçmişte olmuş bir kazadan sonra oluşan ışık parçacıkları üzerinde, insanların modern sörf tahtaları kullanarak uçmaları konu alınıyor. Çevrede bunu spor olarak yapan insanların yanında, mechalarda bu şekilde havada devasa sörf tahtaları üzerinde ilerliyorlar ve hatta savaşıyorlar, ve seri sırasında sık sık, savaş ve çatışmaların ortasında aslında insanların sadece bu özgürlük duygusunu korumak için belli şeylere göğüs gerdikleri tarzı güzel atmasyon mesajlar veriliyor.

Eee peki nesi güzel bunun? Bir kere çizimleri çok çok güzel, uzun bir süreden beri keskin hatlar ile çizilmiş olan animeler içerisinde en beğendiğim diyebilirim, mobil mecha tasarımları çok güzel, karakter tasarımları ve zaman zaman dialoglar çok güzel, hikayenin gelişiminin hiç sıkıcı bir havaya bürünmemesi güzel, iki ana karakter arasında ki aşk ve sevgi hikayesinin böyle allak bullak, cıvık bir hale getirilmeden aktarılması çok güzel (yar edermiyim sana Eureka'yı ey Renton, duy sesimi). İlk iki bölümünü izledikten sonra zaten, sonunu görmek istediğiniz bir anime olduğunu anlıyorsunuz.

Amma ve lakin, hikaye sonlarına doğru bir çok anime'de olduğu gibi bir duygu yoğunluğu altında, bir çok ipin ucu çok hızlıca bağlanmaya çalışılıyor. Öyle ki bitimine iki bölüm kala, kadim anime partneri Batu'ya dönerek, "abi ya, bu adamlar kesin bunun sonunu getiremeyecek bak, elimizde patlıycak" dememin ardından, ve Batu'nun da beni sıfır sallayarak, yüzünü bile çevirmeden "hı, hı" demesini takiben, son iki bölümüde izledikten sonra, "abi, bu kadar mı bitirilemez böyle bir anime ya" benzeri bir cümle kurmama sebep vermiştir kendisi. Batu gerçi gene beni sıfır sallayarak sadece "hı, hı" diyerek cevap vermiştir, ama kendisi bunun hemen ardından uyuduğu için kendisinin çoktan beyin shutdown prosesine girdiğini tahmin ediyorum.

Bu kadar mı bitirilemez dememe rağmen, sonu izlenmemesine sebep vermeyecek bir şekilde bitmiyor tabi ey okur, sadece daha güzel olabilirdi diye düşünmeden edememiştim ben, edemiyorum okur, tutamıyorum kendimi, tam 2 hafta bunu düşündüm her akşam yatakta.

Sonuç olarak, muhteşem zevk aldığım bir anime oldu kendisi, yüksek bir ihtimalle yakın bir gelecekte baştan sonra tekrar izleyecek kadar kendisinden haz aldım, bu yüzden fırsat bulursanız ve vaktiniz varsa mutlaka izleyin. (buraya gelip bu yazıyı okuyan kişilerin zaten fırsat ve vakitleri olduğunu tahmin ediyorum, kardeşim işiniz mi yok, gidin anime izleyin bari!).

Hiç yorum yok: