02 Ağustos 2008

Video Warrior Laserion

80 dönemi kuşağın aslında deli gibi izlediği ama çok bahsi geçmediği için, voltron, thundercats muhabbetleri arasında bir türlü hatırlanıp adı geçmeyen efsane bir çizgi filmdi Lazeryon (nasıl bitiriceğimi bilemedim cümleyi). Bir melbourne akşamında durup dururken bu nereden aklıma geldi hiç bilemiyorum, bilemediğim şeyi de buraya yazmayacağım tabi ki. O zaman bir sonraki paragrafa geçelim.

Bu paragrafı da link vererek geçiştirmeyi uygun gördüm:

Hastasıyız...

Giriş müziği girdiği anda geçmiş yıllar, çocukluk, bilgisayar hayalleri (bu kadar kolpa hayaller içinde gene iyi becermişim bilgisayar mühendisi olmayı) dalga dalga suratına çarpıyor insanın.

Hikayemiz ise (synopsis geliyor), Takashi Katori ve onun amerikalı sarışın arkadaşı Sarah (bu kadar, Sarah, zaten amerikalı sarışın dediğin zaman japon toplumunda bir kişiyi gösterebilirler herhalde, bir de soyadı vermene gerek yok, o zamanda hangi japonun birden fazla sarışın amerikalı arkadaşı olucak) uydu teknolojisi ile bilgisayarlarını birbirlerine bağlayıp yarattıkları sanal ortamda bir oyun dünyası yaratırlar ve burada yarattıkları robot dizaynlarını dövüştürürler. İşler karışır, kahramanlarımızın sinyalleri ordunun sinyalleri ile karışır ve Laserion doğar. Tabi ki hali hazırda dünyayı yok etmeye çalışan bir kötü adamımız vardır ve Takashi Katori laserion'u tek kullanabilen kişi olarak kahramanlığa soyunur.

Özellikle korkutucu olan ise, bu anime'nin 1984 yılında yaratılmış olması. Yani, düşünün adamlar o dönemde internet diyememişler, ama demişler ki, olm bunlar amerika japonya arası neyle bağlansınlar, hadi uydu ile düşün bilgisayarları arası network kurmuş olsunlar, sonra sanal dünya diye bir şey olsun orada robot dizayn etsinler. Olm süper fikir lan, çok futuristik...

Bu japonlar beni benden alıyor sayın okuyucu.

1 yorum:

Cthulhu dedi ki...

William Gibson 1970'lerin sonunda zaten Matrix kavramını geliştirmiş ve işte insanların bilgisayar önünde bir data havuzunda yüzerek bilgiye ulaştıklarını ve yine aynı havuzda birbirleriyle haberleştiklerini falan hayal etmiş ve yazmıştı. Caponlar da ordan esinlenmiş olabilir.

Bunu 70'lerde keşfeden daha birkaç yazar daha bulabiliriz biraz daha ararsak.