18 Şubat 2008

mobil plog denemesi




O kadar çok blog yazıyorum ki şimdi de mobilken nasıl blog yazarım diye bakıyorum okur. Ama söyleyeyim zor iş. İki saattir resmi nasıl çeviricem diye bakıyorum ve sanırım çeviremedim.

11 Şubat 2008

Dünyanın güney doğu bölgesi

Bu aralar Prag ilgili çok şey yazmadığımı farkettim (genel olarak zaten bir şey yazmıyorum diyenleriniz olabilir, ama bu Prag ile de ilgili bir şeyler yazmamış olduğum gerçeğini değiştirmiyor...sanırım).

Prag şehri iyi, selamı var, hepinizin ellerinden öpüyor, küçüklerin gözlerine parmak sokuyor, gençlere eşşek şakaları yapıyor. Bunun haricinde Prag şehri benim için miladını doldurdu bile. Aralık ayı itibariyle, Avustralya süresiz vizemi almış olmam ile beraber, istifamı verdim. Önce kabul etmediler tabi, Murat'ım (Bodur'um? iş yerinde tabi hala bir ciddiyet hakim), kardeşim yapma etme, bizi sensiz bırakma, dört bin çalışan kahrolur burada dediler. Bir düşünüyim, düşünürken bana bir cheesecake getirir misiniz, kızım sen de bana sütlü bir kahve koy dedim. Düşündüm çok düşündüm, ama 4 dakika sonra cheesecake bitti. Bir de yanına fıstık sarma istedim, düşünmekten kan şekerim düştü dedim. Ney? demeleri üzerine, Çek kültürünün tatlı anlayışlarının kıtlığı farkettim. Pistachio rolls? ... You know, green, nuts, godly taste, unhealthy?
Eeaaah dedim, sinirlerim bozuldu, fırlattım istifayı suratlarına (şimdi istifa tek kağıt aslında, o yüzden mantık dahilinde tek kişinin suratına fırlatabiliyorum, ama böyle bir durumu öngörüp 100 tane fotokopisini çekmiştim, düz fotokopi tabi, renkli yok bizim ofiste).

Mart sonu itibariyle Prag'a güle güle diyorum. Nisan ayı içinde Melbourne için uçak biletimi bile aldım, şakası kalmadı cidden.

Ayrıca Avustralya hayatımda gördüğüm en çirkin vizeye sahip. Bir kere pembe renkli, ikincisi vizede resmi bir belge olduğuna dair yanar döner hiç bir şey bulunmuyor. Üstüne üstlük bir de vize bu demeyip bir sürü şey yazmışlar. Initial entry, indefinite gibi güzel şeylerin yanında, vizenin tam ortasında çok bomba bir şey yazıyor.
"Not Marry before first entry"

Evet adamlar bunu ciddi olarak vizenin üzerine yazmışlar. 10 kutsal emir gibi.

"Not Marry before first entry"
"Not lie before first entry"
"Not Steal before first entry"
"Not drink cold water with a high body heat, in case you still didn't make your first entry"
"Go to bed early, get a good sleep, if you still didn't cross the damn border"
"Not expect me to write 10 commandments, I am out of ideas"

Oysa ben düğün salonumu bile ayarlamıştım, Avustralya'ya göç etmeyi planlayan tüm arkadaşlarımı da evlenme sırasına dizmiştim.

01 Şubat 2008

Rokfor Peyniri

Ey okuyucu gene bir kaç yüzyıl oldu son yazımdan beri. Bu kadar hevesli, istekli (eğitimli, kariyer sahibi, görmüş geçirmiş, kahve yapabilen biri) iken nasıl olup da bu derece yazamıyor olmam beni bile gorklatıyor.

Tam yazıcam bakıyorum bilgisayarım bozulmuş, o halloluyor sular gitmiş, ha su geliyor, bakıyorum cüzdanımı almayı unutmuşum, derken derken sonra birden uyanıyorum rüyadan noluyor ulan diyerek. Tabi ben noluyor ulan diyorum ama kimsenin dinlediği yok zira üst katta tek başıma (gerçi komşular her daim duyuyorlar beni), duvara karşı bağırıyorum (duvara karşı oldu evet, hatta öyle bile değil zira cam var karşımda, cam da değil pencere, ne ulan bu karşımdaki).

Sonra bir süre yazmayınca bakıyorum arada bir sürü şey var yazmam gereken, ama zaman geçmiş gitmiş şimdi yazsam nolur yazmasam (nolur?). Sonra bu duygu hengamesi içerisinde, titremeler eşliğinde kendime geliyorum, kalkıyorum bir kahve koymaya. Yanına da güzel bir kaşarlı, jambonlu tost, üzerine tatlı ortası reçelli kurabiyelerden (hani bu üzerinde ıvır zıvır tatlı tozlar olan eline alınca her yere dökülüp deli edenlerden, ulan onlar dökülmüyor mu yere nasıl deli oluyorum, al o kurabiyeyi fırlat duvara, ama sonra duvarı temizliycekte benim tabi). Yani burdan anlaşılacağı gibi ben uzun süredir aslında bu üzeri abudik pudra şekerli kurabiyeler yüzünden yazamıyorum okuyucu, ama buna artık bir dur dedim, hepsini çöpe attım, gene yazmaya başlıyorum.

Okuyucu aklında ufak bir soru falan kalmışsa belirtiyim, başlığın yazı ile bir alakası yok. Ama şimdi aklıma gelince canım çekmedi değil (hastasıyım çift negatiflerin).